Neden “Hâlâ” Maske Takıyorum?
Birkaç aydır yine büyük bir Covid dalgası yaşıyoruz.1Tüm dünyada test ve hastane teşhisi verisi azaldı ama salgın seviyesi birçok ülkede kanalizasyondaki atık sudaki virüs miktarı ölçülerek sürekli takip ediliyor: “COVID-19 Wastewater Data – National Trends” (cdc.gov) Çevremde benim dışımda Covid’e karşı önlem alan, maske kullanan pek kimse kalmadı. Çevremde benim dışımda Covid geçirmemiş kimse de kalmadı. Bu durumlar arasındaki sebepsel ilişki2 “An upper bound on one-to-one exposure to infectious human respiratory particles” (pnas.org) bir kenara, bu bağlamda yalnız hissetmemin asıl sebebi ikisi de değil.
Hem epidemiyolojik anlamda (yayılımı önlemek ve başkalarını da korumak için maske kullanmak, vs.), hem farkındalık anlamında (devletlerin ve medyanın konuyla ilgilenmesi, ortak gündemimizin bir parçası olması, vs.) salgının toplumsal boyutu rafa kalktığından beri mesele bir kişisel risk yönetimi problemine dönüştü. Ben de bunu kabullenip kişisel tercihlerimi yapmaya devam ettim. Kendi özel durumumda:
- Covid geçirmek, olası kalıcı hasarlarla ve Long Covid riskiyle muhatap olmak istemiyorum. (Bu tercihimde, hastanelerde epey zaman geçirdiğim tıbbi geçmişimin de etkisi olabilir.)
- Evden çalışan ve az sosyalleşen biri olduğum için önlem almak fazla çaba gerektirmiyor. (Her gün işe giden biri olsaydım belki farklı kararlar alabilirdim.)
- Maske takmaktan fiziksel ve sosyal olarak rahatsız olmuyorum.
- Grip olmaktan da nefret eden biri olarak önlem alınca (Covid dışında da) hasta olmamaktan çok memnunum.3Eskiden her sezon birkaç grip geçiren ben, 2020’den beri sadece iki kez grip oldum. İnsanlarda uzun süre hastalık geçirmemenin bağışıklık sistemi için kötü olduğuna, sistemi ayakta tutmak için arada hasta olmamız gerektiğine dair bir kanı var. Uzmanlar bu “bağışıklık borcu” fikrini sorunlu buluyor: “Immunity debt: does it really exist?” (theguardian.com)
Bunların hiçbirinin herkes için geçerli olduğunu veya olması gerektiğini düşünmüyorum, ama görüldüğü gibi benim durumumda birçok sebebin ve tercihin bileşkesiyle önlem almaya devam etmeyi seçmek doğal olarak öne çıkıyor. Peki ne yapıyorum?
- Sosyal etkileşimlerde (özellikle kapalı mekanlarda)4İnsanlarda açık havada hastalık kapmanın mümkün olmadığına dair bir kanı var. Bu doğru değil; elbette kapalı mekana göre risk daha az, ama açık havada da biriyle yakın mesafeden sohbet ettiğimizde veya konser gibi kalabalık etkinliklerde nefes alışverişi yapıyoruz. Bu yüzden mesafe koruyamayacağım bazı durumlarda açık havada da maske takabiliyorum. FFP2 koruyuculuğunda maske kullanıyorum.
- Dışarıda yemek yemem gerektiğinde açık hava mekanları tercih ediyorum.
- El hijyenine dikkat ediyorum.
- Dünyadaki salgın seviyelerini takip ederek zirve yaptığı dönemlerde daha dikkatli davranıyorum.
- Evde hızlı Covid testleri bulunduruyoruz ve biri hasta olduğunda mekansal izolasyona ve havalandırmaya (hem doğal, hem hava temizleyici cihazlar5Basit hava temizleme cihazlarının kapalı mekanlarda viral enfeksiyonların yayılımını azalttığı çeşitli yerlerde gösterildi:
“Removal of Airborne Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus 2 (SARS-CoV-2) and Other Microbial Bioaerosols by Air Filtration on Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) Surge Units” (academic.oup.com)
“HEPA air filters cut schools’ Covid-19 sick days by 20 per cent” (newscientist.com)
“Air Cleaners, HVAC Filters, and Coronavirus (COVID-19)” (epa.gov) ile) dikkat ediyoruz, ortak alanlarda maske takıyoruz – eşim iki kez Covid geçirmesine rağmen bu önlemler sayesinde bana bulaşmadı.6Bu önlemlerde elinden geldiğince eşim de bana katılmaya çabalıyor. Buradan ona teşekkürlerimi iletiyorum.
Çevremdeki insanların artık bunları yapmamasını anlayabiliyorum ve – eğer bariz bir bilgi kirliliği kurbanı değillerse veya açıktan benim tercihlerimi sorgulamıyorlarsa – onlarla bu konuda konuşmaya çalışmıyorum. Hem kurumların hem bireylerin toplum sağlığı boyutunu görmezden geldiği güncel atmosferde artık bunu bireysel bir önceliklendirme pratiği olarak görmekten başka yapacak bir şey yok; bu önlemlerin benimsenmesi, artık tamamen kişinin kendi özel durumunda ne kadar risk almak istediğine bağlı. Ama tam da burada dev bir problem ortaya çıkıyor.
İnsanların kendi kararlarını verebilmeleri için, kendi risk değerlendirmelerini yapabilmeleri için olan bitene dair sağlıklı bilgiye sahip olmaları gerekiyor. Covid konusunda ise durum acınası seviyede: Dünyanın dört bir tarafında bilim ve tıp insanları güncel salgın seviyelerini takip etmeye7Bkz. dipnot 1. ve Covid’in organlarda bıraktığı kalıcı hasarları, dolaylı olarak sebep olduğu ölümleri araştırmaya ve belgelemeye devam ediyor fakat çok az insanın bunlardan haberi var. Bizzat konuştuğum tanıdıklarım dahil, insanların çoğu Covid’in “bittiğini” veya “grip gibi bir şey” olduğunu düşünüyor, benim gibi maske kullananları görünce (bazen ciddi bir merakla, bazen dalga geçerek) “Ne oldu, yeni virüs mü çıktı?” diye soruyor. Devlet kurumlarının ve medyanın konuyu göz ardı etmesinin bunda etkisi büyük. Batı ülkelerinde de gözlenen bu durum Türkiye’de daha da kötü. Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol şöyle özetliyor:
Türkiye (…) 2022 sonundan itibaren Omicron adlı yeni varyantın daha hafif seyirli olacağına inanarak ve inandırarak tüm dünyadan çok daha erken sürveyansı sonlandırdı. Oysa en çok ölüm ve uzamış COVID olarak tanımladığımız tablo bu dönemde oldu. (…) COVID19 dört mevsim boyunca dalgalar halinde insanları etkiliyor ve tekrarlayan enfeksiyonlara yol açıyor. Mevsimsel bir virüs haline gelmiş değil. Bu durumda dolaylı olarak kalp krizlerine, inmelere, böbrek hastalıklarına vb. sebep oluyor. Ancak burada bunlar ölçülmediği için bunları değerlendiremiyoruz. (…) Bakmıyoruz, izlemiyoruz ve bilmiyoruz. Öyle olunca da, ödeyici ve sorumlu kurumlar, aşı ve tedavi yükümlülüklerinden de kurtulmuş oluyor.8“Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol devam eden COVID-19 pandemisi hakkında WSWS’ye konuştu” (wsws.org)
Sadece sorumlu kurumların ve anaakım medyanın değil, alternatif platformların bile çoğunun Covid meselesini tamamen görmezden gelmeye karar vermesinin bir sonucu olarak, bugün konuyu özellikle takip etmeyen ve biraz bilim okuryazarlığı olmayan kimsenin gelişmelerden ve araştırmalardan haberi yok. Burada elbette çoğunluğun bu can sıkıcı meseleyi hayatında istememesinin de etkisi var. Blair Williams’ın tespit ettiği gibi, Covid enfeksiyonlarıyla yaşamak (Gramsci’ci anlamda) hegemonik olarak normalleşti.9https://x.com/BlairWilliams26/status/1611845006020706304 Bunu idrak ettikten sonra en azından çevremdeki insanları biraz haberdar kılabilmek için Twitter’da rastladığım önemli tıbbi haberleri ve makaleleri sıraladığım bir zincir oluşturdum ve birçok kişiden “Ben bunları hiç bilmiyordum” benzeri mesajlar aldım. (Beni şu an okuduğunuz metni yazmaya ikna eden şeylerden biri de bu oldu.) Nedir “bunlar”?
- Hafif veya semptomsuz geçirseniz bile, genç olsanız bile, Covid enfeksiyonu kalp ve damar problemi (pıhtı, enflamasyon, aritmi) risklerini arttırıyor; enfeksiyondan yıllar sonra bile kalp krizi veya inme geçirmenize yol açacak hasarlar bırakabiliyor.10“COVID-19 kalp krizi ve felç riskini nasıl artırıyor?” (bbc.com) 11“COVID and the Heart: It Spares No One” (publichealth.jhu.edu) 12“One-Year Adverse Outcomes Among US Adults With Post–COVID-19 Condition vs Those Without COVID-19” (jamanetwork.com) 13“How Does COVID-19 Affect the Heart?” (springer.com) 14“Long-term effects of COVID-19 on endothelial function, arterial stiffness, and blood pressure in college students: a pre-post-controlled study” (biomedcentral.com) 15“First wave of COVID-19 increased risk of heart attack, stroke up to three years later” (nih.gov)
- Covid geçirmek beyne ve sinir sistemine kalıcı hasarlar verebiliyor, nöron kaybına ve yıllar süren bilişsel problemlere yol açabiliyor, Alzheimer riskini önemli ölçüde arttırıyor.16“SARS-CoV-2 infection induces dopaminergic neuronal loss in midbrain organoids during short and prolonged cultures” (biorxiv.org) 17“Tracking cognitive trajectories in older survivors of COVID-19 up to 2.5 years post-infection” (nature.com) 18“Long-term cognitive and psychiatric effects of COVID-19 revealed in new study” (ox.ac.uk) 19“Long COVID is associated with severe cognitive slowing: a multicentre cross-sectional study” (thelancet.com) 20“SARS-CoV-2 is associated with changes in brain structure in UK Biobank” (nature.com) 21“Association of COVID-19 with New-Onset Alzheimer’s Disease” (iospress.com) 22“Nervous system consequences of COVID-19” (science.org) 23https://x.com/AndrewEwing11/status/1487473810915876864
- Hafif geçirseniz bile Covid diyabet geliştirme riskinizi arttırıyor.24“Risks and burdens of incident diabetes in long COVID: a cohort study” (thelancet.com) 25“Association of COVID-19 with diabetes: a systematic review and meta-analysis” (nature.com)
- Covid bağışıklık sisteminde uzun vadeli sorunlar bırakabiliyor, böylece diğer enfeksiyonlara direncinizi düşürüyor.26“Immunological dysfunction persists for 8 months following initial mild-to-moderate SARS-CoV-2 infection” (nature.com) 27“SARS-CoV-2 infection causes immunodeficiency in recovered patients by downregulating CD19 expression in B cells via enhancing B-cell metabolism” (nature.com)
- Covid geçirenlerin en az %10’u (hastaneye yatmayan vakaların %10–30’u, hastaneye yatan vakaların %50–70’i, aşı olmuş vakaların %10–12’si) kronikleşerek aylar–yıllar süren ve bağışıklık dahil birçok sistemi etkileyen Long Covid (Uzamış Covid) hastası oluyor; birçoğu yataktan çıkamıyor, işinden oluyor.28“Long COVID: major findings, mechanisms and recommendations” (nature.com) Bunların arasında benim de uzaktan tanıdığım ve durumlarını üzülerek takip ettiğim birçok genç/ortayaşlı insan var.29“1374 Days – My Journey with Long Covid” (giorgialupi.com) 30“YouTuber “Physics Girl” dealing with long COVID as her sister helps from Denver” (cbsnews.com) (Long Covid’in sebeplerinden birinin kılcal damarlarda oluşan mikro pıhtılar olduğu yönünde hipotezler var.)31“‘Microclots’ could help solve the long COVID puzzle” (nationalgeographic.com) 32“Persistent clotting protein pathology in Long COVID/Post-Acute Sequelae of COVID-19 (PASC) is accompanied by increased levels of antiplasmin” (biomedcentral.com)
- Covid geçirme sayınız arttıkça, kalıcı sağlık problemleri riskleri de kümülatif olarak artıyor.33“Acute and postacute sequelae associated with SARS-CoV-2 reinfection” (nature.com) (Bu yüzden “Nasılsa bir kere oldum, bundan sonra dikkat etmeme gerek yok” düşüncesi doğru değil.)
Covid’in vücutta başka organları ve sistemleri de etkilediğini belgeleyen birçok kaynak içeren bir listeyi de şurada bulabilirsiniz. Bir solunum yolları enfeksiyonu olarak düşünme eğiliminde olduğumuz Covid’i uzmanlar her yeri etkileyebilen bir damar hastalığı olarak tanımlamayı tercih ediyor.34“Is coronavirus a disease of the blood vessels?” (bhf.org.uk) 35“COVID-19 – A vascular disease” (pmc.ncbi.nlm.nih.gov) Long Covid’in toplumsal ölçekte ekonomiye36“Sick days: Assessing the economic costs of long COVID” (yale.edu) 37“Long COVID: A Tentative Assessment of its Impact on Labour Market Participation and Potential Economic Effects in the EU” (economy-finance.ec.europa.eu) ve eğitime38“How Does Long Covid Impact Attendance and Educational Experiences?” (longcovidkids.org) etkisi önemli kurumlarca küresel problemler olarak inceleniyor, buna göre gelecek planları yapılmaya çalışılıyor. Yani hayır, Covid “grip gibi bir şey” değil.39“Cardiovascular implications of COVID-19 versus influenza infection: a review” (pmc.ncbi.nlm.nih.gov) 40“A Comparison of COVID-19 and Influenza-Associated Myocarditis: A Nationwide Study in the United States” (pmc.ncbi.nlm.nih.gov) (Gripten bir farkı da mevsimsel olmaması, yaz aylarında da yayılmaya, hatta zirveler görmeye devam etmesi.)41 “National flu and COVID-19 surveillance report: 10 October (week 41)” (gov.uk)
Elbette bunlar her Covid geçirenin başına gelmiyor – risk artışlarından bahsediyoruz. Burada ikinci problemle karşılaşıyoruz: İnsan beyni istatistiksel ve olasılıksal düşünme konusunda pek başarılı değil, mutlakçı düşünmeye yatkın. Bizzat başımıza gelmedikçe, düşük olasılıklı kötü olaylar hiç başımıza gelmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Covid’in akut fazını (“hasta” oldukları o 1–2 haftayı) grip gibi geçirebildiklerini görmeleri de insanları rahatlattı ve bu deneyime dayanarak gelecekteki bütün Covid deneyimlerinin bundan ibaret olacağına dair bir tümevarıma dört kolla sarıldılar. Yukarıda verdiğim bilgileri okuyanların çoğu da, bunların kendi başlarına gelmeyeceğini, geçirdikleri Covid enfeksiyonlarının vücutlarında şu an farkında olmadıkları kalıcı hasarlar bırakmadığını ve geçirecekleri Covid enfeksiyonlarının Long Covid’e dönüşmeyeceğini düşünerek yaşamaya devam edecekler – ve bazıları yanılmış olacak.
İstatistiksel, dereceli düşünme zorluğu (ya da mutlakçı düşünme yatkınlığı) insanların önlemlerin koruyuculuğu konusundaki yargılarını da kötü etkileyebiliyor: “Aşı olmama rağmen Covid oldum, o zaman ne gerek vardı?” diye düşünenler, aşıların aslında Covid’den hem akut hem kronik olarak daha az etkilenmelerini sağladığını, belki de hayatlarını kurtardığını42“Ground-breaking study reveals how COVID-19 vaccines prevent severe disease” (ox.ac.uk) 43“Covid-19 vaccine effectiveness against post-covid-19 condition” (bmj.com) takdir edemiyor. Benzer bir durum maske kullanmak, etkinlikte açık hava tercih etmek gibi diğer önlemler için de geçerli. Bu önlemlerin hem geçirilen enfeksiyonların ağırlığını, hem de uzun vadede toplamda geçirilen enfeksiyon sayısını azaltması Covid’in kümülatif yıkıcı etkilerini de azaltmaya yarıyor. Biyolojide ve tıpta mutlaklık arayışı çoğu zaman gerçekçi değil.
Yine de, asıl derdim insanların bilgiyi edindikten sonra ne yaptığı değil. Hepimiz bireysel durumlarımıza, tercihlerimize, eğilimlerimize, deneyimlerimize ve bilişsel becerilerimize göre birçok konuda iyi-kötü risk değerlendirmeleri yapıyoruz, bunlara göre yaşıyoruz ve sonuçlarına katlanıyoruz. Bazı insanlar skydiving gibi ekstrem sporları tercih ediyor, bazıları uçağa binmek istemiyor. Sigara içenlerin büyük çoğunluğu, artan sağlık risklerini bilerek içmeye devam ediyor. Beni son yıllarda asıl şaşırtan ve rahatsız eden şey insanların, Covid karşısında önlem almama kararlarının, en azından kendi özel durumları bağlamında arkasında durabilecekleri gerçek bir karar olmasını sağlayacak güncel bilgiden tamamen yoksun olmaları; Covid patolojisini geçirdikleri birkaç akut enfeksiyondaki deneyimlerinden ibaret sanmaları; maske kullanan insan görünce şaşırmaları. Açık söylemek gerekirse bu metni okuyanların birden önlem almaya başlamasını bekleyecek kadar iyimser değilim ama en azından aldıkları risklerin farkında olsunlar istiyorum, maske takanların niye taktığına dair bir fikirleri olsun istiyorum, bu kadar ayrışık bilgi dünyalarında yaşamayalım istiyorum.44Ek olarak; bütün bu metindeki asıl muhatabım, Covid’le, aşılarla veya maskelerle ilgili iddialı komplo teorilerine inananlar değil – daha ziyade, sağduyulu insanların bir şekilde araştırmalardan ve risklerden bihaber kalması beni üzüyor. Özellikle de özel hayatımda yakınlarımın, riskleri bilerek karar veriyor olmalarını istiyorum, kendimi daha az açıklamak zorunda kalmak istiyorum. Güncel araştırmaları bilen ve önlem almamayı tercih eden arkadaşlarımla hiçbir derdim yok. (Burada kamusal karar vericilerin veya çocuğuna, ebeveynine vb. bakım veren yetişkinlerin, başkalarının sağlığını etkileyebilecek kararları doğru bilgi edinerek verme sorumluluğu ayrı bir sorunsal olarak ele alınabilir – kararlarımızın sonuçlarına başkaları da katlandığı zaman etik çerçeve değişiyor.)45“Assessment of COVID-19 as the Underlying Cause of Death Among Children and Young People Aged 0 to 19 Years in the US” (jamanetwork.com) 46“Long COVID Is Harming Too Many Kids” (scientificamerican.com)
Bilgi eksikliği, Covid’in zararları konusunda olduğu kadar, olası çözümler konusu üzerinden de insanların kararlarına etki ediyor olabilir. Normalde Covid olmak istemeyen ve uzun süre önlem alan birçok insan “Nereye kadar?” diyerek, bu işin sonunu göremediği için yılgınlıkla önlem almayı bıraktı. Halbuki bilim insanları bu konuda da çalışmaya devam ediyor. Örneğin belli bir dalgaboyunda morötesi ışık veren ampullerin iç mekanlarda virüsleri (diğer birçok mikropla birlikte) etkisiz hale getirmek için yaygın olarak kullanılabilme ihtimali tartışılıyor.47“Assessing the safety of new germicidal far-UVC technologies” (onlinelibrary.wiley.com) İnsan deneylerine başlanan yeni nesil burun içi sprey aşılar ise (yine grip gibi diğer viral solunum yolu enfeksiyonlarıyla birlikte) doğrudan Covid bulaşını önleme konusunda oldukça umut verici; hayvan deneylerindeki kadar başarılı olursa, önlem pratiklerimizi (ve grip olma sıklığımızı bile) büyük oranda değiştirecek bir devrim gelebilir.48“Nasal COVID-19 vaccine halts transmission” (medicine.washu.edu) 49“Multi-antigen intranasal vaccine protects against challenge with sarbecoviruses and prevents transmission in hamsters” (nature.com) Bunları bilse kendini bir süre daha korumaya devam edecek insanlar yok mudur?
Son yıllarda toplum Covid konusunda öyle bir fanusa alındı ki hepimizin hayatını az-çok etkileme (hatta sonlandırma) ihtimali olan bu küresel krize dair her şeyden bihaber kaldık. Artık Covid geçirdiğimizin farkında bile değiliz, sadece “hastalanıyoruz”. Bugün Türkiye’de aşı bile olamıyoruz,50Bu metni yazarken emin olmak için daha önce aşılarımı olduğum bazı aile sağlığı merkezlerini ve özel hastaneleri arayıp şu an aşı yapıp yapmadıklarını sordum, hiçbirinden olumlu yanıt alamadım. MHRS’ye girip İstanbul’da Biontech, Sinovac ve Turkovac için ayrı ayrı arama yaptığımda da hiçbir yerde aşı randevusu olmadığına dair bilgi mesajlarıyla karşılaştım. Yani bugün Türkiye’de, talep eden birinin, yeni varyantlara göre güncellenen aşıları geçtim, eski aşıları bile olması pek mümkün görünmüyor. Grip aşısı imkanı sunulan bir ülkede, ondan çok daha zararlı olan Covid’e karşı aşılanma imkanının sunulmaması çok ilginç. Ayrıca bkz. “Uzmanlar Uyarıyor: COVID Kendini Hatırlattı, Türkiye Görmezden Geliyor” (klimik.org.tr) bu anlamda birçok gelişmiş ülkedeki çağdaş sağlık standartlarına ulaşamıyoruz, ve bu kimsenin umrunda değil.51Hatırlatıcı aşı olmak isteyen insan sayısının az olduğunu varsaysak bile, kamusal farkındalık ve söylem eksikliği yüzünden yöneticiler üzerinde aşı hizmeti sunulması yönünde hiçbir baskı oluşmuyor, bu yüzden aşı olmak isteyen azınlık mağdur oluyor. Bunların içinde ciddi sağlık riskleri olan ve Covid’in çok zarar vereceği bireyler de var (bkz. dipnot 54, 55). Yani, insanların çoğunluğu önlem almayacak olsa bile farkındalığın canlı tutulmasının (örneğin televizyonlarda ve sosyal medyada konunun konuşulmasının) faydaları olabilir. Elimizdeki bilimsel veriler ışığında yıllardır süren Covid salgınları ile açıklamanın en azından mümkün olduğu birçok durumda (beklenmedik kalp krizleri, diyabet vakaları, nörolojik problemler, kronik yorgunluk vakaları, vs.) kimsenin aklına Covid’in gelmemesi, daha da kötüsü Covid aşılarının suçlanması52Aşıların çok ender olarak (1/10.000) kalpte enflamasyon yapabildiği biliniyor ancak bu ihtimal Covid’in kendisinin kalbe zarar verme ihtimaline göre çok düşük kalıyor. Örneğin kalp krizi riskindeki artışı gösteren bu çalışmada 2020 yılından aşılar çıkmadan önceki Covid vakaları kullanılmış: “First wave of COVID-19 increased risk of heart attack, stroke up to three years later” (nih.gov)
Aşılar bu riski epey azaltıyor. Bu sebeplerle, risk hesabı yapıldığında aşı olmak akla yatkın:
“Veriler COVID Aşısından Sonra Kalp Krizi ve Felç Riskinin Düştüğünü Gösteriyor” (klimik.org.tr)
“Myocarditis and Covid-19 vaccines” (bhf.org.uk)
“The role of COVID-19 vaccines in preventing post-COVID-19 thromboembolic and cardiovascular complications” (heart.bmj.com)
Başka bir ifadeyle, aşılardaki kalp riskini dikkate alan bir insanın, Covid’deki kalp riskini çok daha fazla dikkate alması, aşı olmayacaksa diğer yöntemlerle kendini Covid’den korumaya çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. toplumsal ölçekte bir bilişsel sansüre, hatta bazı durumlarda sanrısal bir kaçışa işaret ediyor. Üstelik milyonlarca insanın öldüğü pandemi halinin üstünden iki yıl bile geçmeden, sağlıklarını korumak için maske kullananların garipsendiği ve zorbalığa uğradığı53Maske kullanmanın birçok psikolojik mekanizmaya etki eden sosyo-duygusal boyutları olduğunun farkındayım. Diyaloglarımda fark ettiğim ilginç bir boyut da, bazı insanların, yanlarında maske takıldığı zaman kendilerini “hastalıklı”, “tehdit unsuru” gibi hissetmeleri, bu durumu neredeyse kendilerine bir hakaret gibi algılamaları. Günümüzde maske kullananların maruz kaldığı pasif/aktif agresif tavırların sebeplerinden biri de bu gibi görünüyor. dışlayıcı, sağlamcı (ableist)54“Surviving ableism in Covid Times” (sheffield.ac.uk) 55“COVID Isn’t Going Anywhere. Masking Up Could Save My Life” (teenvogue.com) bir atmosfer oluşması beni ayrıca endişelendiriyor.56Seküler, sıkıcı, cis hetero bir erkek olarak herhalde ergenliğimden beri kamusal görünürlüğüm, giydiklerim, “kafama taktığım” ile ötekileştirildiğim bir durum olmamıştı. 2023’te FFP2 maske ile topluma karışmanın, Türkiye’de bu anlamda sıkıntı yaşamış/yaşayan bireylerle empati yapmamı sağlayan bir durum olduğunu fark ettiğimde bunu da bir artı olarak yazdım ve yargılayan bakışları umursamamayı öğrenmeme yardımcı oldu. Tamamen yalnız hissetmiyorum; yakın çevremde olmasa da internet üzerinde bilgi ve destek alışverişinde bulunabildiğimiz çok sayıda Covid-conscious insan ve topluluk var; takip ettiğimiz bilim insanları ve yayınları, araştırmacılar, gazeteciler var.57Covid’le ilgili güncel gelişmeleri ve araştırmaları takip etmek isteyenler için bazı aktif Twitter hesabı önerileri: Eric Topol, Claire Taylor, Danielle Beckman, Ziyad Al-Aly, Tern, Denis – The COVID info Guy Aslen, çeşitli kurumların kararlarıyla habersiz ve bilgisiz bırakılan, Covid’in bittiğini veya zararsız olduğunu zanneden çoğunluğun kendi fikirlerinin ve “kararlarının” doğruluğundan bu derece emin olmasına dair, kamusal alanımızın bu kadar sterilize olmasına dair bir ürperti benimki.
Covid’in bütün topluma yüklediği kalıcı sağlık riskleriyle ilgili öğrendiklerimiz göz önüne alındığında, yetkili kurumların hastanelerde zorunlu maske kullanımı gibi temel ve düşük maliyetli regülasyonları bile rafa kaldırması ne kadar doğru, bu ayrı bir tartışma konusu. Mevcut şartlarda, bireysel ölçekte, herkes Covid ile ilgili yeterli bilgiye sahip olduktan sonra kendi değerlendirmesini yapabilir; kişi kendi sağlığı için bu risk artışlarını umursamıyor olabilir, veya sürekli önlem alma disiplinini sürdürmek ona psikolojik/ekonomik/pratik olarak zor geliyor olabilir, veya maske takmak fiziksel/sosyal konforuna çok zarar veriyor olabilir. Bu konudaki pratiği şartlara ve ruh haline göre günden güne değişiyor da olabilir. Ben, Covid’in yarattığı riskleri, önlem alırken yaşadığım ufak zorluklara karşı tarttığımda çoğu zaman ilki ağır basıyor, kararımı buna göre veriyorum. Elbette herkesin benimle aynı kararı vermesini beklemiyorum – tek isteğim herkesin kendi terazisine doğru ağırlıkları koyması.